Spor Gündemi programını hazırlayıp sunan Burcu Biçer, NewsLabTurkey'den Umut Öztürk ile bir araya gelerek programın kurgusunu ve hedeflerini konuştu.
Umut Öztürk: Geçtiğimiz ay yeni yaşını kutlayan Açık Radyo, 28 yıldır radyo tutkunlarının favori kanallarından biri konumunda. Gündem, müzik, kültür-sanat, aktivizm ve yaşam gibi pek çok farklı kategoride içerik üreten Açık Radyo, sporseverlerin de talebine karşılıksız kalmayıp Spor Gündemi isimli programı her hafta dinleyicisiyle buluşturuyor. Spor Gündemi’nin editörlüğünü üstlenen Burcu Biçer ile programın kurgusunu ve hedeflerini konuştuk.
Öncelikle şuradan başlamak istiyorum; spor merkezli olmayan bir kurumda spor programı yapmak nasıl bir tecrübe? Bunun avantajları ve dezavantajları neler?
Burcu Biçer: Güzel bir tecrübe. Ben de sporu çoğu zaman sonuç odaklı ele almadığım için çeşitliliğin içinde buluyorum kendimi. Programda konuşurken sporla ilgili olmayan konulara/programlara referans vermek hoşuma gidiyor.
Açık Radyo, farkındalık kazandırma, entelektüel derinlik oluşturma ve toplumsal duyarlılık kazandırma amaçlı bir radyo olduğundan spora da sonuç odaklı yaklaşmak yerine, ana akımda çok fazla konuşulmayan konulara odaklanma fırsatı sağlıyor. Bunlar cinsiyet eşitsizliği, insan hakları, ilkim krizi, aktivizm ve sporun etkileşimde olduğu müzik gibi diğer disiplinlere değinme şansı sunuyor.
Program partnerlerimin senelerdir mesele ettiği ve spor dışında birçok konuda dinleyici ile paylaştıkları konular var. Ömer Madra bu konularda Türkiye’deki sayılı isimlerden biri. Onun spordaki gelişmelere farklı perspektiflerden bakması da içeriği daha zengin hâle getiriyor.
Dezavantajı ise Açık Radyo’nun yıllar içerisinde oluşmuş kemik bir kitlesi var. Kuşkusuz bu kitlenin bir bölümünün sporla alakası ve ilgisi olmakla beraber sporla hiç ilişkisi olmayan bir dinleyici grubu da mevcut. Yayınlarda tüm dinleyiciler için anlaşılır bir içerik oluşturmak, bazen çok fazla kural ve terim açıklaması yapmayı da beraberinde getiriyor. Bu da bazen asıl konudan uzak olmamıza neden olabiliyor.
U.Ö.: Açık Radyo markası radyoculuk anlamında herkesin zihnine kazınmış, önemli bir kurum. Açık Radyo’da içerik üretmek, konuk alma konusunda elini rahatlatıyor mu? Nasıl tarif edersin?
B.B:: Açık Radyo, programcısının içerik ürettiği konulardaki bilgi birikimine ve vizyonuna güvenen bir radyo. Bu yüzden belli bir sınırlandırma ve yönlendirme olmadan programcının odağına aldığı konulara alan açıyor. Aynı zamanda senelere yayılan programlarla dinleyiciye aktarılan bir kültür de var. Örneğin ben Spor Gündemi programını, Açık Radyo’nun ilk yıllarından beri devam ettiren Alp Ulagay’dan devraldım. Onun hâlihazırda sporda çizdiği çerçeveyi koruyarak kendi ilgi alanlarıma göre eklemeler yaptım. Bu da bana hem özgürlük hem de büyük bir sorumluluk verdi.
Konuk kısmına gelirsek. Bugüne kadar programlara konuk aldığım pek çok kişi, daha önce Açık Radyo’da program yapmış, bir programa konuk olmuş ya da hâlihazırda radyonun dinleyicisi olan isimlerdi. Bunun dışındakiler de spor medyasında iletişimim olan insanlardı. Bunların hepsi hem konuk iletişiminde hem de program akışını oluşturmamda bana kolaylık sağlıyor.
“Spor Gündemi’nde zamansız tüketilebilecek ve dinleyicilere farkındalıklar oluşturabilecek konular seçiyorum.”
U.Ö.: Spor Gündemi programı çoğu zaman saha dışından konuları irdelemek ile meşgul oluyor. Bunun sebebi nedir? Neye vurgu yapmak istiyorsun? Konuları ve konukları neye göre seçiyorsun?
B.B.: Sporda sonuç odaklı yayıncılık çok hızlı değişen ve tüketilen bir içerik yoğunluğuna sahip. Ben bunun aksine gündemden tamamen kopmayıp sahanın dışına daha fazla odaklanan zamansız tüketilebilecek ve dinleyicilere farkındalıklar oluşturabilecek konular seçmeye çalışıyorum. Örneğin A Milli Kadın Voleybol takımı gündemdeyse önce onların başarılarından ve bu başarının neden önemli olduğundan bahsedip arka planındaki etmenlere odaklanıyoruz. Ya da Fransa Bisiklet Turu’na dair güncel bilgileri paylaşırken bir yandan da Kraftwerk’in bisiklet turuna ithaf ettiği albümünü de konuşuyoruz. Her ay “spor aktivizmi” temasıyla bir bölüm yayınlıyorum. Bu bölümlerin odağını da gündeme paralel ya da sporla ilişkisi olan başka alanlara dikkat çekerek yapmaya çalışıyorum.
U.Ö.: Spor Gündemi programındaki amacın nedir? Hedeflerine ulaştın mı yoksa daha gitmek istediğin yollar var mı?
B.B.: Henüz birinci yılımı yeni doldurdum. Ve daha önce söylediğim gibi programı senelerce yapmış Alp Ulagay gibi değerli bir spor gazetecisinden devraldım. Haftalık bir yayın akışı içerisinde hem spor gündeminden uzaklaşmadan sahanın dışında olanlara dair farklı konular üzerine içerikler üretmek yapmak istediğim. Amacım sporda mesele ettiğim konuları daha fazla insanla paylaşmak. Aklımda tek bir hedef pasparlak ve yekpare durmuyor açıkçası. Sporun ana dinamiklerinden çok uzaklaşmadan spor ve müzik alanında ürettiğim bir ortam yaratmaya çalışıyorum. Bunu da mümkün olduğu kadar uzun süre boyunca yapmak istiyorum.
U.Ö.: Spor Gündemi programına geri dönüşler nasıl?
B.B.: “Çok ee’liyorsunuz Burcu Hanım!”, “Yayından üç saniye önce uyanıyorsunuz sanırım, sesiniz uykulu geliyor.”, “Bugün moraliniz mi bozuk?” gibi dönüşler alıyorum. Öncelikle benim sesim böyle. Yayından saatler önce uyanıyorum ve moralim de genelde bozuk olmuyor.
Bu geri dönüşler dışında yapmış olduğum konu seçimine, gözden kaçırdığım konu detaylarına dair içerikle alakalı dönüşler de alıyorum. Bunlar bazen olumsuz, bazen komik, bazen tartışmalı yorumlar oluyor. Arada konu tavsiye edenler de oluyor. Ben de tüm yorumları olabildiğince dikkate almaya çalışıyorum.
U.Ö.: Program partnerlerinden biri olan Ömer Madra’dan da bahsetmek gerek. İletişiminiz nasıl? Ömer Madra’nın programa katkısı nasıl?
B.B.: Ömer Madra benim çok küçük yaşlardan beri bildiğim bir isim. Radyo kültürüne, Açık Radyo’da yer alan konulara dair fikrimin oluşmasında çok önemli bir yere sahip.
Onunla birlikte program yaparken hem öğreniyor hem de eğleniyorum. Yıllarca dinlediğim ve önem verdiğim bir isimle şu an program yapıyor olmak beni epey heyecanlandırıyor. Anlaşamadığımız mevzularda bile. Bazı bölümlerde Özdeş Özbay (diğer program partnerim) ile ikisiyle karşı karşıya kalabiliyorum. Örneğin onlar Djokovic’i aşı karşıtı olarak görürken ben de sporcu olarak bedeniyle ilgili kendi kararını vermesinde özgür olduğunu savunuyorum. Neticede dinleyiciler, farklı perspektiflerden yorumlar duyuyor.
Programa başlayacağım zaman spor medyasında bir hocama haber verdim. “Ömer Madra zor beğenir, zorlar ama geliştirir” yorumu yapmıştı. Konuya yaklaşımlarda meselesi olan bir yayıncı Ömer Madra, Açık Radyo’nun varoluş meselesi de bu. Ben de buraya uzak bir insan değilim. Bazen jenerasyon farkına takılabiliyoruz. Bazen de Ömer Madra’nın spor tarihinin büyük bir bölümüne canlı tanıklık etmiş olmasının avantajını kullanıyorum. Ömer Madra’nın programlardan duyduğu memnuniyet beni sevindiriyor.
U.Ö.: Daha detaya inersek; en başarılı bölümünüz, seni en çok keyiflendiren yayının hangisiydi?
B.B.: Tina Turner ve Kraftwerk bölümleri en sevdiklerim. Hem en tatmin eden hem de keşke daha fazla süremiz olsaydı da daha çok konuşsaydık dediğim programlar. Spor ve müzik benim üzerine uzun zamandır çalıştığım bir alan. Bu iki büyük başlığın ortaklıklarını ve kesişimlerini konuşmayı çok seviyorum.
Diğer yandan Tina Turner zor bir bölümdü çünkü büyük bir hayranıyım ve programdan birkaç gün önce hayatını kaybetmişti. Programı The Best şarkısıyla açmıştık. Çok belli etmemeye çalışmıştım ama ağladığım da bir yayın olmuştu. Program sonrasında da çok güzel geri dönüşler aldım.
* NewsLabTurkey'de Umut Öztürk'ün Burcu Biçer ile gerçekleştirdiği röportajdan alınmıştır.